28 Şubat 2018 Çarşamba

Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) kazandı, Şeker Pancarının ve İNSANLIĞIN kaybetmesi için her yola başvuruldu! ! ! .... (ÖZER BALKAŞ, 28 ŞUBAT 2018-ÇARŞAMBA)

ÖZER BALKAŞ, 28 ŞUBAT 2018-ÇARŞAMBA

TÜRKİYE ŞEKER KURUMU’NUN KAPATILIP, 14 ŞEKER FABRİKASININ ÖZELLEŞTİRİLECEĞİ RESMİ GAZETEDE İLAN EDİLDİ. 
Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) kazandı, Şeker Pancarı kaybetti !
Gelişmiş ülkelerde faaliyetleri yasaklanan, Yahudi Sermayeli ABD’li Gıda Teröristi CARGILL ŞİRKETİ hepimizi katledecek…
SATIŞ! 
Yakup Kepenek, Cumhuriyet, 26 Şubat 2018 Pazartesi 
AKP hükümeti yeni ve büyük bir özelleştirme yanlışına sürükleniyor; şeker fabrikalarını satışa çıkarıyor.
Hükümet, tarımdan sanayiye, hayvancılıktan insan sağlığına ve arazi kullanımından üretim kültürüne uzanan geniş kapsamlı bir konuda ülke için çok zararlı olabilecek bir oluşuma imza atıyor.
‘Şeker istiklali…’
Bu söz, Şevket Süreyya Aydemir’in Kadro dergisinde yayımlanan yazısının başlığıdır (1932; sayı: 11; sayfa: 5-16) ve Cumhuriyetin, siyasal bağımsızlığı ekonomik bağımsızlıkla taçlandırma kararlılığını yansıtıyor.
Bunun gerçekleştirilmesi için de sanayi üretimi, büyük bölümü ithal edilen şeker ve dokuma gibi temel tüketim mallarından başlanarak, sonrasında kâğıt, kimya, cam ve demir-çeliğe geçilerek gerekirse kamu girişimleri kurularak artırıldı.
Cumhuriyet, aynı zamanda Kamu İktisadi Teşebbüsleri-KİT oluşturularak, bu toplumun üretim olanaklarını hızla geliştirmenin adıdır.
II. Dünya Savaşı sonrasında aziz dostumuz (!) ABD, sanayileşme sevdanızdan vazgeçin, tarım ülkesi olun diye dayattıysa da Türkiye hükümetleri 1980’e dek, gerektiğinde kamu girişimi olarak, sanayileşme çabasını sürdürdü; bunda oldukça başarılı oldu.
12 Eylül faşizminin ezdiği Türkiye, estirilen güçlü serbest piyasa ekonomisi rüzgârına kapılarak, yine ABD dayatması ile Anavatan hükümeti eliyle özelleştirme sürecine sokuldu. İlk olarak, PTT’nin araştırma geliştirme birimi TELETAŞ bir Belçika firmasına satıldı. Bilişim ve iletişimde gerçekleşmekte olan, bilgisayar yongasına, dizüstü bilgisayara ve cep telefonuna uzanan büyük devrimin şafağında, deyim yerindeyse, beynine kurşun sıktı.
Satış sanığı AKP
Asıl özelleştirme fırtınası, esas olarak ABD istekleri doğrultusunda, AKP iktidarında yaşandı; toplam 60 milyar dolara yaklaşan kamu sanayi işletmesi satıldı.
AKP özelleştirmelerinin üç büyük kusuru var:
Birincisi, AKP işbaşına geldiği günden başlayarak, özlleştirilecek KİT’in, satış fiyatını alıcı belirler yaklaşımıyla yaptı; oysa bu yaklaşım, ekonomiye giriş kitaplarının giriş bölümünde yer alan, bir malın piyasa fiyatı, alıcı ve satıcının pazarlığıyla oluşur kuralını bile göremeyen bir niteliktedir.
İkincisi, AKP özelleştirmeleri, satılacak KİT’in, ekonomik, teknolojik ve toplumsal açılardan niteliğine; ülke ekonomisinin geleceği yönünden ne ölçüde belirleyici olacağına ve göreli stratejik önemine bakmaz. Özelleştirme kararlarında bu nokta tamamıyla göz ardı edilir.
Üçüncüsü, AKP özelleştirmelerinde satış sonrası tam bir yıkım yaşanır; işçiler ve diğer çalışanlar perişan edilir; fabrikaların metal kısımları hurdaya çıkarılır; arazileri imara açılır; konut ve AVM alanı olur; artık üretimin yerini tüketim ve ranta dayalı kazanç almıştır.
Geçen hafta Resmi Gazete’de açıklandığına göre, mülkiyeti halka ait olan toplam 25 şeker fabrikasının ilk aşamada 14’ü satılacaktır. Karar şöyle:
Bor, Çorum, Kırşehir ve Yozgat fabrikalarının ihalesi 3 Nisan’a, Erzincan, Erzurum, Ilgın, Kastamonu ve Turhal fabrikaları için 11 Nisan’a, Afyon, Alpullu,Burdur, Elbistan ve Muş fabrikaları için 18 Nisan’a kadar teklif verilebilecek.
Satılacak fabrikaların tamamına yakını ülkenin azgelişmiş yörelerinde bulunuyor. Özelleştirilmeleri bölgesel gelir dağılımını çok daha eşitsiz kılacaktır
Fabrikaları satın alıp kapatmak üzere yerli ve yabancı sermaye kurtları, pusuya bile yatma gereği duymadan açıkça bekliyor. Bunların eliyle, ülkenin şekerpancarı üretiminin yerini hammaddesi daha çok ABD ve Arjantin’den ithal edilen mısır olan nişasta bazlı şeker (NBŞ) alacaktır. Bu şekerin sağlığa çok zararlı olduğunu uzmanları açıklıyor.
Ülkenin tarımını öldürdüğünü, saman, et, süt ve bakliyat ithal ederek kanıtlamış olan AKP hükümeti, şeker fabrikası satışlarıyla, bir taraftan tarım katliamına devam ederken, diğer taraftan da yerli silah üretiminde elde ettiği büyük başarılarla övünüyor!
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/933885/Satis_.html

15 Şubat 2018 Perşembe

KIBRIS'TA YENİ GAZ KEŞFİNİN ANLAMI "THE MEANING OF THE NEW GAS DISCOVERY AROUND CYPRUS #ENERGY" Posted by A. Necdet Pamir

THE MEANING OF THE NEW GAS DISCOVERY AROUND CYPRUS #ENERGY
Posted by A. Necdet Pamir | Feb 12, 2018 | Insights | 0
ITALIAN ENERGY COMPANY ENI ANNOUNCED NEW GAS DISCOVERY ON 8 FEBRUARY 2018 THAT “IT HAS MADE A LEAN GAS DISCOVERY IN ‘BLOCK 6’ OFFSHORE CYPRUS WITH CALYPSO 1 NFW.

The well, which was drilled in 2,074 meters of water depth reaching a final total depth of 3,827 meters, encountered an extended Gas column in rocks of Miocene and Cretaceous age. The Cretaceous sequence has excellent reservoir characteristics. Calypso 1 is a promising Gasdiscovery and confirms the extension of the “Zohr like” play in the Cyprus Exclusive economic zone.” Zohr is a giant Gas reserve discovery by Eni within the Egyptian EEZ (Exclusive economic zone) with an estimated recoverable reserve of 850 billion cubic meters.

In parallel, in Nicosia, Cypriot Energy Minister Yiorgos Lakkotrypis made a complimentary announcement claiming that the discovery was “… a particularly positive development because it is the second substantive discovery in the Cypriot EEZ (Exclusive economic zone), which increases the reserves of Cyprus in Natural gas,”.

For the so-called “Block 6” for which the Greek Cypriots opened a bid despite Turkey’s strong warning claiming that that area was partially within Turkey’s EEZ and described the licensing as a “provocative act.” In a letter submitted on 2 May 2017 to the United Nations’ General Assembly, Turkey’s permanent representative to the UN, Feridun Sinirlioglu, has said that “Turkey is committed to protecting its sovereign rights emanating from international law and will not allow foreign companies to conduct unauthorized Hydrocarbon exploration and exploitation activities on its continental shelf as it was strongly underlined in several statements on the issue by the Turkish Ministry of Foreign Affairs, most recently on 6 April 2017.”

Also read: Old fellows in Cyprus #CyprusTalks
The Greek Cypriots, openly pampered by the EU and timidly by the US, seems confident that Turkey’s threats will be ineffective. For the so-called “Block 6”, Italia’s Eni and France’s TOTAL are partners (50% each) to develop the block awarded by the Greek Cypriots.

Greek Cypriots may be confident with the EU and US backing reinforced by the two powerful European Energy companies and may be trying to use their chance particularly in a period in which Turkey is busy to militarily defeat the PKK threat along it’s southern borders. No need to say, this is a very dangerous gamble.

The so-called “Block 6” is partially within Turkey’s EEZ. Moreover, the Greek Cypriots do not have an exclusive right to develop the hydrocarbon reserves around the island themselves even if it does not fall in Turkey’s EEZ, since those reserves should be together developed by the Turkish Cypriots. However, the Greek Cypriots insist on trying to unilaterally develop such resources including the Aphrodite field.

The Aphrodite reserve was first claimed to contain 230 billion cubic meters (bcm) recoverable reserve by the Greek Cypriots. Then the estimated reserve declined to 190 bcm and then finally to 129 bcm. Such a volume is meaningful and vitally valuable for the island if developed together by the two sides (Turkish and Greek Cypriots) however the Greek Cypriots are unilaterally trying to develop the field and use this position as a carrot and stick tactic for the “solution” negotiations. By the way, they tend to forget the fact that such a limited volume do not have any chance alone to be exported neither as LNG nor via pipeline to by-pass Turkey and feed the European markets. Tareq Baconi notes in his report[1] prepared for the European Council on Foreign Relations in April 2017 that “…there is consensus that Aphrodite is too small to justify the capital investment needed for its development. …any prospective LNG terminal would be a greenfield infrastructure project, and the return on invested capital from projected Gas flows would be insufficient to make the project worthwhile…” Adam Lomas has a similar opinion: “The Gas found Cyprus on its own may not warrant the building of a massive infrastructure such as an on-shore LNG plant, but the region collectively may well have the potential for building and maintaining such an infrastructure.” Here he mainly points out the Israeli Gas which has it’s own problems.

Also read: Video: Turkey Dependencies on Energy #Energy
The road that the Greek Cypriots have chosen is a dead-end street. They do not have any right to unilaterally develop any resource around the island. On the other hand, ignoring Turkey’s claims for the extension of her EEZ and testing her determination on this specific issue is more than gambling and is an extremely dangerous step. By the way, the best and most feasible market for the Mediterranean Gas is the Turkish market and all the parties should never forget this practical truth before going further with their “strategies”.

Tags: Cyprus, Energy, Eni, Exclusive economic zone, Feridun Sinirlioğlu, Gas, Greek Cypriots, Italy, Ministry of Foreign Affairs (Turkey), Natural gas, Territorial waters

SHARE:

ABOUT THE AUTHOR

A. Necdet Pamir
Petroleum engineer (METU graduate) and senior energy strategy and policy expert on world energy politics, energy security, sustainable energy policies and energy management. Worked for the national oil and gas company TPAO for 26 years; more than half of it being in managerial positions to include the Deputy General Manager status. Contributed to the successful implementation of Baku-Tblisi-Ceyhan Crude Oil Pipeline as a top level public servant for the Republic of Turkey with his dual capacity in TPAO and Prime Ministerial Pipeline Coordination Team. Lectured in 6 different universities and still teaching on energy policies, scenarios, strategies, sustainable energy, energy security and related matters in Bilkent & Atılım Universities, Ankara. Member of the Scientific Committee (Responsible for Subsea Resources), KOÇ University Maritime Forum (KÜDENFOR). Writes a column in monthly magazine Bütün Dünya (a Başkent University publication). Senior lecturer and prominent invited keynote speaker on intarnational conferences. Frequently interviewed by local and international TVs, radios and a well known writer on energy politics. Experienced top level manager both in public and private energy companies. Co-directed Deputy Chairman and General Coordinator) Turkey's first and most prominent think thank (Center for Eurasian Strategic Studies-ASAM) between 2000 (its establishment date) and 2007 as its Deputy Chairman and General Coordinator.

9 Şubat 2018 Cuma

Çam Bolu’nun nesi olur? II/2 "KONUK YAZAR BELGİN ÖZER" (Belgin ÖZER, TPAO Emeklisidir)


Çam Bolu’nun nesi olur? II/2 
KONUK YAZAR 
BELGİN ÖZER
(Belgin ÖZER, TPAO Emeklisidir)
Bana göre BOLU ana, ÇAM da evladıdır.
Bölgede yere tohum düşse yeşerir, büyür, ağaç olur. 4 mevsim yeşildir. Gübresi ibreleridir. Dibindeki toprak pek bereketlidir, mantarı da hediyesidir.
Geçen haftaki yazımda meramımı tam anlatamadım, konu anlaşılamadı.
Demek istedim ki;
Orman Bakanlığı 10 yıl önce başlattığı ağaçlandırma seferberliği kapsamında “satınalma garantili fidan üretimi projesi” ile kırsal kesime birçok destekle birlikte fide verilecek ve fidan satın alınacaktı.
Bolu’da bu projeye yaklaşık 500 kişi talip oldu. Eğitime bile gerek olmadan %100 başarı elde edildi. Fidanlar hem kaliteli oldu, hem de ucuza mal oldu. Devlet de, köylü de bu işi sevdi.
Uygulama ile 10 yıldır yaklaşık 5 milyon fidan üretildi (şimdi onların hepsi ağaç oldu). Bir dönüm arazide 20.000 fide (yılda) yetişiyor. Çiftçiler giderleri çıktıktan sonra yılda 10.000 TL kazanmaya başladılar. Vaat edilen hiçbir destek de verilmedi.
Araziler değerlendirildi. Kadın istihdamı çoğaldı. Köylü para kazandı. Ucuz kaliteli fidan üretildi. Bir meslek doğdu. Devlet bir yükten kurtuldu. Ne kadar da iyi oldu…
EEEEE SONRA NE OLDU?...
Yıllar ilerledikçe verilen fide miktarı azaltıldı, fiyatı yükseltildi, teslim alma süresi uzatıldı. Fidan satın alma fiyatı düşürüldü, teslim alma işlemleri zorlaştırıldı. Neticede fidan üreticiliğinin cazibesi kalmadı.
Bu yıl da ÇAMın anası Bolu’da uygulama sona erdirildi.
Bu proje sürdürülebilse idi, belki de ödül alırdı. Bolu’da yeni bir iş kolu doğardı.
Arazisinin %70’i orman olan ilimiz dışında uygulama devam ediyor olabilir!..
Çeşitli orman fidanlıklarından yaklaşık 10 çeşit fideden bir kısmı yine Bolu’ya gelse iyi olurdu.
Neticede bugünlerde Bolu fidan üreticileri birliklerini kapatma kararı alacaklarmış!..
HARÇ BİTTİ, YAPI PAYDOS!
Belgin ÖZER
Hamdi Dağ adlı kullanıcının profil fotoğrafı
müthiş zeka ve aydın cesur yönetici kişilik.TPAO da bir dönem hüküm sürdü.TPAO nun şirketlerinin kurulmasında söz sahibi bilhassa vakıf için önemli katkı verdi hatta vakıf emekliliğinin bizatihi kurucusu.Zaten Boluda da önder ve söz sahibi olarak devam ediyor.birçok stk ların da önderi ve kurucusu.maddi ve manevi destekler de yapıyor.doğa ile çevre gönüllüsü ve dostu.Tpao daki sosyal çalışmaları başlattı yaptı sosyal tesisler ve kamp tesislerinin de kurucusu oldu.fakir öğrencilere de destekler de yapıyor.eskiden liberal sağcı idi.ama şimdilerde ateşli bir sosyal demokrat gibi düşünüyor çalışıyor.Benim çalıştığım yürüttüğüm std-sürdürülebilir ekolojik tarım ve çevre derneğimizin de çok önemli destekçisi ve üyesidir.faydalı bir insandır.kendisini tebrik ediyorum.çok büyük ölçüde TPAO SEVDALISIDIR.Kendisine selamlarımı gönderiyorum.

23 Ocak 2018 Salı

MEHMET ÖĞÜTÇÜ (Yorum-Analiz) Afrin, daha büyük resmin parçası...

Afrin, daha büyük resmin parçası
- 911 kilometrelik Türkiye-Suriye sınırı, ülkemizin en uzun kara sınırı. Hatay'ın katılmasından bu yana gerek Suriye'nin Hatay'ı sınırlarında göstermesi, gerek Fırat suyunun paylaşımı gerekse PKK terörü bakımlarından sorunlu olmaya devam etti.
- Suriye iç savaşı sonrasında sınır bölgemizin karşı tarafı ÖSO, İŞİD ve YPG arasında el değiştirdi sürekli. Halihazırda PKK'nın uzantısı olduğunu gizleme gereği bile duymayan YPG sınırın en uzun şeridini kontrol ediyor. Suriye'nin İsrail (Golan Tepeleri), Lübnan ve Irak ile de çözülmesi gereken sınır güvenliği/çizgisi sorunları da var daha sırada bekleyen.
-ABD'nin desteği ile de ülkemiz ile sınırı koruyacak, İranlı Şii milislere (Hasdi Sabi, Pakistanlı Zeynebiyyun ve Afganistanlı Fatimiyun Tugayları) karşı denge sağlayacak 30.000 kişilik tam teçhizatlı bir kuvvet oluşturuluyor.
- Afrin harekatı, ülkemizin sadece bugünkü değil Suriye ile gelecekteki sınır güvenliğini, Fırat sularının gelecegini de sağlama alacak "premptive" bir stratejinin parçası olarak gerçekleştiriliyorsa amacına ulaşmış olacaktır.
- Hükümetin ve silahlı kuvvetlerin de altını çizdiği gibi, bu harekat bölgenin realitesi olan sınır boyundaki Kürt halkına yönelik değildir. Olamaz da. Yanlış adımlar, bölge Kürtlerinin desteğinin yitirilmesi ülkemiz içinde de ciddi yansımalar yaratabilir.
- Bu tür harekatlar başlangıçta sadece "giriş' değil "çıkış" stratejisini de içeriyorsa başarılı olurlar. Yani, "amacına ulaştıktan sonra - Suriye'yi işgal etmek gibi bir niyetimiz olmadığına göre - kime devredip çıkacağız, yaklaşık ne kadar bir sürede sonuç almayı umuyoruz?" sorularına yanıtın hazır olması gerekiyor.
- Madem uluslararası hukuk gereğince hareket ediyoruz, istesek de istemesek de halihazırda ülkenin meşru rejimi olan Şam ile koordine etmemiz, bölgenin/sınırın gelecek mimarisini yerli Kürtler dahil Suriye liderleri ile konuşmamız zorunlu. Suriye denkleminde zemin kazanmış, hesaba katılması gereken Moskova, Washington, Tahran ve Körfez ülkeleri ile de sıcak temas kaybedilmemeli, mümkün olduğunca geniş ittifak kurulmalı.
- Savaşlar günümüzde sadece sahada kazanılmıyor; diplomasi, uluslararası medya, sivil toplum kuruluşları ihmal edilmemeli. Az ve öz konuşulmalı. Bundan 10 yıl sonra nasıl bir Suriye sınırına sahip olacağımız, Suriye'nin istikrarı, bütünlüğü ve bunun sürdürülebilir olup olmayacağı önemli.
- Bu tür müdahalelerin en büyük riski, başlangıçta saptanan hedeflerin giderek genişlemesi, savaşın uzaması, yayılması ve içinden çıkılamaz hale gelmesidir. O tuzağa düşmeyelim.
- Ne iktidar ne de muhalefet bu harekatı kendileri için siyasi avantaja dönüştürmeye çalışmamalı. Olur olmaz muhalif düşüncelere "vatan hainliği" damgası vurularak akl-ı selim sindirilmemelidir. Tıpkı Başbakan'ın en son ana muhalefet lideri ile görüşmesinde olduğu gibi istişareler devam etmelidir. Ülkemizdeki Kürt kökenli vatandaşlarımız da bunun Kürtlere değil terör gruplarına yönelik bir harekat olduğuna ikna edilmelidir. Ancak o zaman millet en geniş destek için hükümetin, silahlı kuvvetlerinin arkasında kenetlenir.
- Gönül ister ki tek bir askerimizin ve Suriyeli sivilin burnu kanamadan bu harekat başarıyla sonuçlansın ama sahadaki gerçekler farklı. En az zayiat ve hedeflere süratle ulaşmada başarı için duacıyız.
BeğenDaha fazla ifade göster
Yorum Yap
8 Yorum
Yorumlar
Ugur Ataer Yol gosterici harika bir yorum. Tesekkurler.
Yönet
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla14s
Kaya Erdal Çapan Yuksek mesaadeleriniz ile paylasiyorum
Yönet
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla14s
Galip Ermiş Güzel yorum teşekkürler
Yönet
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla14s
Suat Dizdar Orta Doğu bir hokka gibi içine girmek kolay çıkmak imkansız.. Bugün yapılanlar bölge için M. Kemal'in çizdiği stratejinin terk edilmesi anlamında bizi hızla bölünmeye yaklaştırıyor.. Bu Afrin harekatının da tam anlamıyla ABD'nin suyuna giden bir iş old...Daha Fazlasını Gör
Yönet
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla14s
Mustafa Kemal Ogutcu Aydınlatıcı bilgiler için teşekkürler
Yönet
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla14s
Fatoş Yalman Mehmet, sağol çok açıklayıcı ve her zamanki gibi akılcı yazmışsın. Paylaşıyorum 👍🏻
Yönet
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla13s
Cahit Atman Mehmetciğim, sondan bir önceki paragrafın ilk cümlesinin sonu "dönüştürmeye çalışmamalı" olacak sanırım, istersen düzeltme yap derim.
Yönet
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla13s
Uğur Doğan Bilgilendirme ve yorum için teşekkürler ,süper bir analiz...